Dindarlık AK Parti’nin siyasetinden dolayı mı azalıyor?

Son yıllarda Türkiye'de dindarlık seviyesindeki düşüşle ilgili tartışmalar devam ediyor.

DEVA Partili Mehmet Emin Ekmen'in, AK Parti'nin din siyaseti yaparak halkı dinden soğuttuğu iddiası bu tartışmaların merkezinde yer alıyor.

AK Parti, kurulduğu günden bu yana dinle ilişkisini açıkça ortaya koyan bir siyasi parti olarak tanındı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğindeki parti, dini söylemleri ve politikalarıyla dikkat çekti.

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen ise geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak, AK Parti'nin din siyaseti yaparak halkı dinden soğuttuğunu öne sürdü.

Ekmen’in sözleri, "Dindarlık AK Parti’nin siyaseti yüzünden mi azalıyor?" sorusunu gündeme getirdi.

Peki, bu iddia ne kadar doğru?

Türkiye'nin dindarlık verilerine bakalım.

Türkiye İnanç ve Dindarlık Araştırması (TİDA), Aralık 2021 ve Mayıs 2022 tarihleri arasında yaptığı ankette ülke genelindeki dindarlık seviyesini analiz etti.

Anket sonucunda, toplumun %94'ünün inançlı olduğu, %6'sının ise İslam'a mensup olmayan ya da hiçbir dine inanmayan bireylerden oluştuğu görüldü. Ancak, sadece bir yıl sonra aynı araştırma, bu oranların %92,3'e düştüğünü rapor etti.

Bu değişim, her ne kadar küçük gibi görünse de özellikle gençler arasında din karşıtı bir tutumun artmakta olduğuna işaret ediyor.

Bu veriler, "Türkiye sekülerleşiyor mu?" sorusunu da beraberinde getirdi.

Evet, dini inançlarda bir azalma var; fakat bu verilerle kesin bir sonuca varmak zor elbette.

Gelecekte yapılacak daha kapsamlı ve uzun dönemli araştırmalar, bu değişimin kalıcı olup olmadığını ortaya koyacaktır. (Tabi yapılırsa)

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi kariyerinin ilk dönemleri, Milli Görüş İdeolojisi'nin kurucusu Necmettin Erbakan ile birlikte anılır.

Erdoğan, kurduğu AK Parti ile birlikte dini söylemleri ile öne çıkardı. Pek çok vatandaş, AK Parti’nin dini referanslarını bir güven unsuru olarak görmeye devam ederken, son yıllarda özellikle gençlerin bu söylemlerden rahatsızlık duyduğunu görmek için üç maymunu oynamak gerek.

Özellikle 2014 yılında çıkan "Erdoğan, Yahudi Üstün Cesaret Madalyası aldı" haberleri, ekonomik krizler ve FETÖ olayı gibi pek çok faktör, AK Parti’nin dinle özdeşleştirilen politikalarının toplumda farklı algılanmasına neden oldu.

Peki bu durum, dindarlık seviyesinde nasıl bir değişime yol açıyor?

 Diyanet İşleri Başkanlığı'nın GENAR'a yaptırdığı araştırma, Türkiye'de kendisini "dindar" olarak tanımlayanların oranını %51, "çok dindar" olanları ise %9,6 olarak belirtiyor. Buna karşın, "dindar değilim" diyenlerin oranı %8, "hiç dindar değilim" diyenlerin oranı ise %7 olarak belirtiliyor.

Dindarlık seviyesi gözle görülür bir biçimde azalırken, özellikle gençler arasında ateizm, deizm ve agnostisizm gibi inançlar sebebiyle İslam dininden uzaklaşma eğilimi artış gösteriyor.

Bu gençlerin bir kısmı kendilerini "hiçlik" olarak tanımladıkları bir boşlukta buluyor ve bu durumu paganizm ya da satanizm gibi çoklu tanrı inançlarına olan merakla doldurmayı deniyorlar.

Peki bunun sonucu topluma nasıl yansıyor?

19 yaşında gencecik bir çocuğun ibadet ve ruhani bir yükseliş uğruna 19 yaşında iki gencecik kızı katletmesi olarak yansıyor.

“Ülkede iki kızın katledilmesi ülkeyi ayağa kaldırıyorsa, toplu kadın katliamı yapsak 10 yıl gündemden düşmeyiz” diyen gençler olarak yansıyor.

Geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz, kendi ülkelerine katliam yapmanın kendilerine nasıl bir zevk vereceğini konuşmasıyla yansıyor.

Öldürmelerin basit olduğunu, daha vahşice olmasını gerektiğini savunan gençlerin çoğalması olarak yansıyor.

Bu kadarını okumak dahi ağır gelmiyor mu bize?

Bakın şu geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizin konuşmalarına;

Türkiye'de din ve siyaset arasındaki ilişki hala güçlü…

Ancak gençlerin dini inançlarından uzaklaşması ve bu uzaklaşmanın sebepleri dikkatle incelenmeli diye düşünüyorum.

Mehmet Emin Ekmen’in eleştirileri, AK Parti’nin din siyasetiyle ilgili bir rahatsızlığı dile getiriyor olabilir, ancak bu rahatsızlığın ardında sadece siyasi faktörler değil, toplumsal ve ekonomik değişimlerin de yatıyor olabileceğini de göz önünde bulundurarak hareket etmek gerekiyor.

İnanç, doğru amaçlarla beslendiğinde, karşı konulmaz bir güç haline gelir. Ancak bu gücün temeli, baskı, korku ya da iticilikle değil; eğitimle aydınlanma ve sağlam aile değerleri ile olmalıdır…