Kültür ve Sanat

Hukuk Ve Adalet Konularını Mahkeme Sahneleri ile İşleyen Filmler

Hukuk ve adalet temalarını işleyen, izleyicisine mahkemedeki jüriymiş hissi verdiren filmleri sizler için derledik. İyi Seyirler.

1. 12 Angry Man (1957, IMDb 9.0)

12 Kızgın Adam, Reginald Rose’un yazdığı aynı adlı tiyatro oyunundan uyarlanan, 1957 yapımı bir Amerikan drama filmidir. Sidney Lumet’in yönettiği film, bir jüri odasında geçer ve bir cinayet davasında suçlu ya da suçsuz kararını vermeye çalışan 12 jüri üyesinin hikayesini anlatır.

Konusu: Film, genç bir adamın babasını öldürmekle suçlandığı bir cinayet davasıyla başlar. Jüri üyeleri, davalıyı suçlu bulursa idam cezasına çarptırılacaktır. Jüri toplantısında, oybirliğiyle karar alınması gerekmektedir. İlk oylamada, 11 jüri üyesi "suçlu" yönünde oy verirken, sadece bir jüri üyesi (Jüri Üyesi 8, Henry Fonda’nın canlandırdığı karakter) "suçsuz" oyu verir. Bu tek başına "suçsuz" oyu veren jüri üyesi, diğerlerini delilleri tekrar incelemeye ikna eder. Tartışmalar ilerledikçe, jüri üyelerinin kişisel önyargıları, geçmişleri ve düşünce biçimleri açığa çıkar. Suçlamaları destekleyen deliller teker teker sorgulanır ve çürütülmeye başlanır. Film, adaletin nasıl uygulanması gerektiği, grup baskısı, önyargılar ve insan psikolojisi üzerine derin bir analiz sunar. Tek mekan bir film olmasına rağmen, diyalogları ve gerilimiyle izleyiciyi etkileyen güçlü bir hikâye anlatımı vardır.

2. To Kill a Mockingbird (1962, IMDb 8.3)

To Kill a Mockingbird (Bülbülü Öldürmek), Harper Lee’nin 1960 yılında yayımlanan Pulitzer ödüllü romanından uyarlanan, 1962 yapımı bir Amerikan drama filmidir. Robert Mulligan’ın yönettiği film, Amerika’nın 1930’lardaki Güney eyaletlerinde geçen bir hikâyeyi anlatır ve toplumdaki ırkçılık, adalet ve insan hakları temalarını işler.

Konusu: Film, küçük bir kasabada yaşayan Finch ailesinin hikâyesine odaklanır. Ana karakterler, dul bir baba olan avukat Atticus Finch (Gregory Peck) ve onun çocukları Scout ile Jem’dir. Hikâye, küçük Scout’un gözünden anlatılır. Kasabanın zenci bir sakini olan Tom Robinson, beyaz bir kadına tecavüz etmekle suçlanır. Tom’u savunma görevi, adalet duygusu ve ahlaki duruşuyla tanınan Atticus Finch’e verilir. Ancak kasaba halkı, ırkçı önyargılar nedeniyle Atticus’a ve ailesine karşı düşmanca tavırlar sergilemeye başlar. Dava süreci boyunca, Atticus, Tom Robinson’ı savunmak için elinden geleni yapar ve kadının yalan söylediğini kanıtlamaya çalışır.

3. Pardon (2005, IMDb 8.1)

Pardon, 2005 yılında Ferhan Şensoy’un yazdığı ve başrolünü oynadığı, Mert Baykal’ın yönettiği bir Türk komedi-drama filmidir. Yanlış anlamalar ve adalet sistemindeki aksaklıklar yüzünden hapse düşen üç arkadaşın trajikomik hikâyesini anlatır.

Konusu: Film, üç arkadaşın işlemedikleri bir suç yüzünden adalet sistemindeki absürtlükler nedeniyle yıllarca hapiste kalmasını ve bu süreçte yaşanan hem trajik hem de komik olayları anlatır. Adalet sistemi eleştirisi ve insan hikâyelerine odaklanan film, Ferhan Şensoy’un kara mizah üslubuyla işlenmiştir.

4. The Trial of The Chicago 7 (2020, IMDb 7.7)

The Trial of the Chicago 7, 2020 yılında Aaron Sorkin tarafından yazılıp yönetilen bir Amerikan drama filmidir. Gerçek olaylara dayanan film, 1968 Demokratik Ulusal Kongresi sırasında gerçekleşen bir protestonun şiddetle bastırılmasının ardından başlayan davayı ve yedi sanığın adalet mücadelesini konu alır.

Konusu: 1968 yılında Amerika Birleşik Devletleri, Vietnam Savaşı karşıtı protestolarla çalkalanmaktadır. Chicago’da düzenlenen Demokratik Ulusal Kongre sırasında, savaş karşıtı göstericiler ile polis arasında çatışmalar çıkar. Amerikan hükümeti, bu olayları organize ettiklerini iddia ettiği yedi aktivisti (Chicago 7) hedef alır ve onlara karşı ağır suçlamalar yöneltir. Sanıklar arasında Abbie Hoffman (Sacha Baron Cohen), Jerry Rubin (Jeremy Strong), Tom Hayden (Eddie Redmayne) ve Bobby Seale (Yahya Abdul-Mateen II) gibi tanınmış aktivistler yer alır. Bobby Seale, Siyah Panter Partisi'nin liderlerinden biridir ve davada diğerlerinden ayrı bir muamele görür. Mahkeme süreci, sanıkların ve avukatlarının, taraflı yargıç Julius Hoffman (Frank Langella) ile mücadele ettiği; aynı zamanda 1960'ların toplumsal adaletsizliklerini, siyasi baskıyı ve özgürlük mücadelesini gözler önüne serdiği bir platform hâline gelir. Film, protesto hakkı, ifade özgürlüğü ve adalet sistemiyle ilgili derin soruları ele alırken, gerilim dolu mahkeme sahneleri ve sanıkların idealizmiyle öne çıkar.

5. The People vs Larry Flynt (1996, IMDb 7.3)

The People vs. Larry Flynt, 1996 yapımı bir biyografik drama filmidir. Yönetmenliğini Miloš Forman'ın yaptığı film, Hustler dergisinin kurucusu Larry Flynt'in yaşamını ve ifade özgürlüğü mücadelesini anlatır. Film, Amerika Birleşik Devletleri'nde basın özgürlüğü, ahlak ve hukuk arasındaki tartışmalara odaklanır.

Konusu: Larry Flynt (Woody Harrelson), küçük bir kulüp işletmecisiyken 1970’lerde yetişkin içerikli Hustler dergisini kurar ve bu dergi kısa sürede büyük bir ticari başarı kazanır. Ancak derginin yayınladığı cesur ve ahlaki değerleri sorgulayan içerikler, Flynt’i hem muhafazakâr kesimin hem de hukuk sisteminin hedefi hâline getirir. Flynt’in yaşamı, mahkeme salonları, medya skandalları ve kişisel sorunlarla doludur. Film, onun en çok tartışılan davası olan Jerry Falwell ile mücadelesine odaklanır. Flynt, bir parodi yazısı nedeniyle Falwell tarafından manevi tazminat davasıyla karşı karşıya kalır. Ancak bu dava, ifade özgürlüğü ve basın özgürlüğü için tarihi bir dönüm noktası hâline gelir. Flynt’in avukatı Alan Isaacman (Edward Norton), bu davayı Amerikan Anayasası'nın 1. Maddesi olan ifade özgürlüğü hakkına dayandırarak savunur.

6. Davacı (1987, IMDb 7.1)

Davacı (1986) adlı film, Kemal Sunal ve Savaş Yurttaş'ın başrol oynadığı, Zeki Ökten'in yönettiği bir komedi filmidir. Film, iki komşunun yıllarca süren hukuk savaşını ve bunun etrafında gelişen komik olayları konu alır.

Konusu: Filmde, iki komşu arasında, çok basit bir mesele yüzünden başlayan uzun süreli bir dava süreci anlatılır. Başlangıçta, Yunus'un komşusunun evinin duvarına yanlışlıkla taş düşürmesiyle başlayan bu küçük olay, yıllar süren ve giderek büyüyen bir davaya dönüşür. Yunus ve Ahmet, sürekli birbirlerine dava açarak, her küçük meseleyi büyütüp hukuki bir mücadeleye dönüştürürler. Ancak dava sürecinin uzunluğu ve karmaşıklığı, ikisinin de hayatını ciddi şekilde etkiler. Hukuk sistemi ve adaletin işleyişi üzerine mizahi bir bakış açısı sunan film, aynı zamanda toplumsal eleştiriler de içerir.

7. Just Mercy (2019, IMDb 7.6)

Just Mercy (2019), Bryan Stevenson adlı bir avukatın gerçek hikayesini anlatan bir dram filmidir. Yönetmenliğini Destin Daniel Cretton yapmıştır ve başrollerinde Michael B. Jordan (Bryan Stevenson), Jamie Foxx (Walter McMillian) ve Brie Larson yer almaktadır.

Konusu: Film, Bryan Stevenson'ın 1980'lerde Alabama'da ölüme mahkûm edilen ve suçsuz olduğunu iddia eden bir adam olan Walter McMillian'ın (Jamie Foxx) davasında mücadele etmek için gösterdiği çabayı konu alır. Bryan Stevenson, hukuk eğitimi sonrası, özellikle ölüm cezasına çarptırılmış olan siyahiler gibi dezavantajlı grupların savunulması için çalışan bir avukattır. Just Mercy, adaletin ve hukukun nasıl bazen işlediğini ve bazen de adaletsizliğe nasıl yol açtığını gözler önüne sererken, aynı zamanda Amerika'daki ırksal ayrımcılığı ve ölüm cezası uygulamasını da sorgular. Film, Bryan Stevenson'ın adalet mücadelesi ve Walter McMillian’ın suçsuzluğu kanıtlanana kadar verdiği savaşla, izleyiciyi duygusal olarak etkileyen güçlü bir hikaye sunar.

8. On the Basis of Sex (2018, IMDb 7.1)

On the Basis of Sex (2018), gerçek bir hikayeye dayanan ve Ruth Bader Ginsburg'ün (Felicity Jones tarafından canlandırılıyor) hayatının erken dönemlerine odaklanan bir dramadır. Film, Ginsburg'un hukuk dünyasında karşılaştığı zorluklarla mücadele ederken, özellikle kadın hakları ve toplumsal eşitlik için verdiği mücadeleyi anlatır.

Konusu: Film, Ruth Bader Ginsburg'ün hukuk fakültesinde başarılı bir öğrenci olmasına rağmen cinsiyetine dayalı ayrımcılık ile nasıl karşılaştığını ve kadınların eşit haklar için verdiği mücadelesini konu alır. Ginsburg, hukuk alanında bir kadının karşılaşabileceği pek çok engelle mücadele ederken, aynı zamanda ailesine ve kariyerine de odaklanır. Ancak, esas önemli dava, Moritz v. Commissioner adlı dava ile gelir. Ginsburg, bu davada, cinsiyet temelli ayrımcılığı içeren bir vergi kanunu karşısında hukuk sistemini değiştirmek için mücadele eder. Ginsburg, bu davada bir erkek tarafından yapılan haksız bir vergi indirimi başvurusu ile cinsiyet temelli ayrımcılığı sorgular ve bu davayı kazanarak, kadınların haklarını savunmak adına önemli bir adım atar. Bu dava, Ginsburg’un hukuk kariyerinde dönüm noktası olur ve cinsiyet eşitliği mücadelesine büyük katkı sağlar.

9. Primal Fear (1996, IMDb 7.7)

Primal Fear (1996), Gregory Hoblit'in yönettiği, Richard Gere ve Edward Norton'ın başrollerinde yer aldığı bir suç dramadır. Film, adalet, suçluluk, psikolojik manipülasyon ve hukuk sistemi temalarını işler.

Konusu: Primal Fear, Martin Vail (Richard Gere), ünlü ve başarılı bir savcıyken, bir cinayet davasına atanır. Davada, Aaron Stampler (Edward Norton), Chicago'nun ünlü piskoposu Archbishop Rushman'ı öldürmekle suçlanmaktadır. Aaron, bir papaz olan Rushman tarafından cinsel istismara uğradığını iddia eder ve cinayeti savunmasında, "düşük seviyede bir kişilik" olarak tanımlar. Vail, Aaron'ın masum olduğuna inanarak, onun savunmasını üstlenir. Ancak dava ilerledikçe, Aaron’ın oldukça karmaşık bir kişiliğe sahip olduğu ve görünenden çok daha farklı bir karakter taşıdığı ortaya çıkar. Psikolojik açıdan zor bir dava haline gelir ve Vail, Aaron’ın gerçekten masum olup olmadığı konusunda derin şüphelere düşer.

10. A Few Good Man (1992, IMDb 7.7)

A Few Good Men (1992), Rob Reiner'ın yönettiği ve Tom Cruise, Jack Nicholson, Demi Moore gibi ünlü oyuncuların başrollerini paylaştığı bir mahkeme draması filmidir.

Konusu: Film, Kaptan Joseph "Joe" J. Galloway (Tom Cruise) ve Kıdemli Yüzbaşı JoAnne Galloway (Demi Moore), iki asker olan Lance Corporal Harold Dawson (Wolfgang Bodison) ve Lance Corporal Louden Downey'nin, üstlerinden aldıkları emirler doğrultusunda, bir diğer asker Pfc. Santiago'yu öldürmelerini savunmak için görev alır. Santiago, askeri hastanede kötü koşullar nedeniyle öldürülür, ancak bu olay bir hata olarak görülmez. Bunun yerine, askerlere "kod adı" denilen, daha sert disiplin uygulayan bir emir verildiği iddia edilir. Lt. Daniel Kaffee (Tom Cruise), davanın başsavcısı olarak, askeri mahkemede savunma yapar. İlk başta davayı basit bir şekilde kapatmayı düşünse de, soruşturmalar ilerledikçe, dava çok daha karmaşık bir hale gelir ve hukuk sisteminin içindeki yozlaşma ile yüzleşir. Kaptan Nathan Jessup (Jack Nicholson), askeri üsse liderlik eden, sert ve acımasız bir komutandır ve olayların arkasındaki asıl suçlu olarak ortaya çıkar. Filmdeki en unutulmaz sahnelerden biri, Kaptan Jessup’ın mahkemede "You can't handle the truth!" (Gerçeği kaldıramazsınız!) şeklindeki ünlü repliğiyle meydana gelir.

11. The Verdict (1982, IMDb 7.7)

The Verdict (1982), Sidney Lumet'in yönettiği, başrollerini Paul Newman, James Mason, Charlotte Rampling ve Jack Warden'ın paylaştığı bir dramatik hukuk filmidir.

Konusu: Film, alkolik bir avukat olan Frank Galvin (Paul Newman), profesyonel hayatının ve kişisel yaşamının çökmüş olduğu bir dönemde, küçük bir dava kabul eder. Galvin, yıllarca kaybedilen davalarla boğuşmuş ve mesleki itibarı düşmüş bir avukattır. Ancak, bir hastane tarafından ihmali sonucu felç kalan bir kadının davasını üstlenir. Kadın, hastanede yanlış bir tedavi nedeniyle yaşamını kaybetmeye yaklaşmıştır ve dava büyük bir tıbbi malpraktis davasıdır. Başta bu dava, büyük bir tıbbi şirket tarafından savunulan zorlu bir davadır, ancak Galvin, davayı kazanmanın sadece para kazanmak değil, aynı zamanda hayatını yeniden inşa etme fırsatı olduğunun farkına varır. Tüm gücüyle dava için mücadele eder, ancak dava sürecinde kendi içsel çatışmalarını, adaletin anlamını ve doğruyu bulma sorumluluğunu sorgular. Galvin, davada büyük bir değişim geçirir. Başlangıçta sadece kaybetmiş bir avukat gibi görünen karakter, dava ilerledikçe içsel bir direncin, adaletin peşinden gitmenin ne kadar önemli olduğunu fark eder.

12. And Justice For All (1979, IMDb 7.4)

And Justice for All (1979), Norman Jewison'ın yönettiği, başrollerini Al Pacino, Jack Warden ve John Forsythe'ın paylaştığı bir hukuk dramadır.

Konusu: Film, Arthur Kirkland (Al Pacino), başarılı ancak adaletin yozlaşmış olduğunu düşünen bir savcıyı merkezine alır. Kirkland, profesyonel hayatında ve kişisel yaşamında büyük bir bunalım içindedir. Hukuk sisteminin adalet sağlama işlevini sorgulamaktadır. Özellikle, davaları manipüle eden ve suçluları adaletin dışında tutan bir hukuk sistemine karşı duyduğu öfke artmıştır. Bir gün, Judge Francis Rayford (John Forsythe), tecavüzle suçlanan bir adamı serbest bırakmaya karar verir. Bu hakim, Kirkland'ın gözünde, adaletin yozlaşmış temsilcisidir ve onun davaya müdahale etme kararı, filmdeki ana çatışmanın kaynağını oluşturur. Kirkland, Rayford'u mahkemeye vermek ve sistemin içindeki adaletsizlikle savaşmak ister, ancak bu süreç, onun kişisel ve profesyonel hayatını tamamen sarsar. Kirkland'ın davası, adaletin ne kadar karmaşık, bazen çarpık ve bazen de öngörülemez olabileceğini gözler önüne serer. Hem mesleki hem de etik anlamda büyük bir çıkmazla karşı karşıya kalır. Kirkland, sistemi sorgularken aynı zamanda kendi içsel çatışmalarını da çözmeye çalışır.