1.      Masumiyet (Zeki Demirkubuz)

Lıfsr

Zeki Demirkubuz'un 1997 yapımı Masumiyet filmi, yalnızlık, pişmanlık ve insan ilişkilerinin karmaşıklığını ele alan dramatik bir hikâyeyi anlatır. Film, cezaevinden yeni çıkmış olan Yusuf’un hikâyesi etrafında şekillenir. Yusuf, tesadüfen bir otelde tanıştığı Bekir (Haluk Bilginer) ve Uğur’un (Derya Alabora) trajik ve takıntılı ilişkisine tanık olur.

Bekir, Uğur’a saplantılı bir şekilde aşıktır, ancak Uğur’un aklı ve kalbi hapisteki bir başka adama, Zagor’a takılmıştır. Üç karakter arasındaki bu çarpık ve acı dolu ilişkiler, izleyiciyi derin bir psikolojik ve duygusal yolculuğa çıkarır.

Film, özellikle Haluk Bilginer'in unutulmaz performansıyla dikkat çekiyor. Türk sinemasında önemli bir yere sahip olan Masumiyet, insan doğasının kırılganlığını ve tutkuların yarattığı yıkımı ustalıkla işler.

2.      Bir Zamanlar Anadolu’da (Nuri Bilge Ceylan)

Löj

Nuri Bilge Ceylan'ın 2011 yapımı Bir Zamanlar Anadolu'da filmi, bir cinayet soruşturmasının arka planında insan doğasını ve taşra hayatını derinlemesine ele alan dramatik bir hikâyeyi konu alır.

Film, bir grup polis, savcı, doktor ve zanlının Anadolu’nun ücra bir bölgesinde, bir cinayetin kurbanının cesedini arayışını takip eder. Zanlının belirsiz ifadeleri nedeniyle gece boyunca süren arama, sadece bir soruşturma değil, aynı zamanda karakterlerin kendi iç dünyalarına yaptıkları bir yolculuk halini alır.

Film, kırsal bir bölgede geçen sıradan olayların altında yatan derin felsefi ve insani temalara odaklanır. Gecenin ilerleyen saatlerinde açığa çıkan sırlar, pişmanlıklar ve karakterlerin içsel çatışmaları, taşranın monotonluğunun arkasındaki karmaşık hayatları gözler önüne serer.

Yavaş tempolu anlatımı, uzun planları ve büyüleyici görsel estetiğiyle Bir Zamanlar Anadolu'da, Nuri Bilge Ceylan’ın en etkileyici ve çok katmanlı filmlerinden biri olarak kabul edilir. Film, 2011 Cannes Film Festivali'nde Jüri Büyük Ödülü’nü kazanmıştır.

3.      Kız kardeşler (Emin Alper)

Ukuyy

Emin Alper’in 2019 yapımı Kız Kardeşler filmi, taşrada geçen dramatik bir hikâyeyi ele alır ve üç kız kardeşin, hayata tutunma mücadelesini anlatır. Film, annelerini kaybettikten sonra farklı ailelerin yanına besleme olarak verilen ve yıllar sonra köyde babalarının evinde tekrar bir araya gelen üç kız kardeşi merkezine alır.

Reyhan, Nurhan ve Havva’nın hayalleri, umutları ve kaderleri farklıdır. Ancak üçü de taşra hayatının baskısı ve çaresizliği içinde sıkışmış durumdadır. Film, kız kardeşler arasındaki gerilimli ilişkileri, köydeki toplumsal dinamikleri ve bireylerin kaderle olan hesaplaşmalarını derinlemesine işler.

Doğal manzaralar eşliğinde güçlü bir görsel anlatımla sunulan Kız Kardeşler, modern bir masal atmosferinde, Türkiye’nin kırsal kesimindeki toplumsal sorunları ve sınıfsal farkları gözler önüne serer. Film, Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışmış ve birçok ödül kazanmıştır.

4.      Sarmaşık (Tolga Karaçelik)

Uykjk

Tolga Karaçelik'in 2015 yapımı Sarmaşık filmi, bir yük gemisinde geçen, gerilim ve psikolojik dram unsurları içeren bir hikâyeyi anlatır.

Film, gemi sefer halindeyken armatörün iflas etmesi nedeniyle mürettebatın, uluslararası kurallar gereği gemide mahsur kalmasını konu alır. Kaptan ve mürettebat, aylarca gemide mahsur kalır. Bu zorunlu bekleyiş sırasında karakterler arasında güç mücadeleleri, gerilim ve derin psikolojik çatışmalar baş gösterir.

Film, toplumdaki hiyerarşi, otorite, bireysel çatışmalar ve insan doğasının karanlık yönlerini ele alır. Özellikle geminin izole atmosferi, karakterlerin giderek daha dağılmasına ve içsel sorunlarının su yüzüne çıkmasına zemin hazırlar.

Sarmaşık, uluslararası festivallerde büyük beğeni toplamış ve Sundance Film Festivali'nde de gösterilmiştir. Tolga Karaçelik’in güçlü anlatımı ve sembolik diliyle, modern Türk sinemasında önemli bir yere sahiptir.

5.      Tereddüt (Yeşim Ustaoğlu)

Jhgj

Yeşim Ustaoğlu’nun 2016 yapımı Tereddüt filmi, iki farklı kadın karakterin hikâyeleri üzerinden kadınlık, cinsellik ve özgürlük temalarını işleyen bir dram filmidir.

Film, modern bir şehirde yaşayan ve özgür bir hayat süren psikiyatrist Şehnaz ile kırsal bir bölgede baskı ve şiddet dolu bir evlilik içinde hapsolmuş Elmas’ın yollarının kesişmesini anlatır. Şehnaz, görev yaptığı bölgede Elmas’la tanışır. Elmas, genç yaşta evlendirilmiş ve kocasıyla yaşadığı travmatik olayların ardından psikolojik olarak derin bir çıkmaza sürüklenmiştir. Şehnaz, Elmas’ın öyküsünü dinledikçe kendi hayatındaki sorunlarla da yüzleşir. İki kadın arasındaki bu karşılaşma, her ikisinin de hayatlarını sorgulamasına neden olur.

Film, toplumsal cinsiyet rolleri, baskı ve bireyin özgürleşme arayışı gibi konuları cesur bir şekilde ele alır. Özellikle Ecem Uzun’un performansı büyük övgü almış ve film uluslararası festivallerde birçok ödül kazanmıştır.

6.      İtirazım Var (Onur Ünlü)

Uyı

İtirazım Var (2014), Onur Ünlü'nün yönettiği bir polisiye filmidir. Başkarakter Selman Bulut (Serkan Keskin), geçmişte antropolojiyle ilgilenmiş eski bir boksördür ve şimdilerde bir camide imamlık yapmaktadır.

Bir gün, camide namaz kıldırırken, aniden silah sesleri duyulur ve içerideki bir kişi hayatını kaybeder. Olay yerine gelen polis, ilk delilleri toplar ve soruşturma başlar. Ancak Selman, olayın ardındaki gizemi kendi çözmeye karar verir. İçsel çatışmalarla mücadele eden Selman, şüphelendiği kişi ve durumların izini sürerken, her yeni ipucu onu daha karmaşık ve gizemli bir hale götürür. Selman, kendi vicdanı ve toplumsal sorumlulukları arasında sıkışırken, cinayetin arkasındaki sırları çözmeye çalışır. Film, bir yandan polisiye bir hikaye sunarken, diğer yandan kara mizah ve toplumsal eleştirilerle derin bir anlam taşır.

7.      Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü? (Ezel Akay)

Ghgfhgf

Ezel Akay'ın yönettiği "Hacivat ve Karagöz Neden Öldürüldü?" filmi, tarihi olaylardan esinlenerek absürt bir komedi tarzında anlatılmıştır. 14. yüzyılda Osmanlı Beyliği’nin kuruluş döneminde geçen film, Hacivat ve Karagöz’ün mizah dolu hayatını ve trajik sonunu konu alır.

Filmde, Hacivat (Haluk Bilginer) ve Karagöz (Beyazıt Öztürk), esnaf ve halk arasında zekice atışmaları ve nükteli sözleriyle tanınan iki karakterdir. Ancak bu mizah anlayışları, dönemin otoritesini rahatsız eder. Mizah yoluyla sistemdeki çarpıklıkları dile getiren ikili, toplumun dikkatini çekse de, güçlü kesimlerin hedefi haline gelir.

Film, sadece Hacivat ve Karagöz’ün trajik hikâyesini değil, aynı zamanda dönemin sosyal ve siyasi yapısını, Osmanlı Beyliği’nin ilk yıllarındaki çalkantılı ortamı da hicivli bir dille işler. Mizah ve dramı harmanlayan eser, kültürel mirasımızdaki bu iki önemli figürün arkasındaki hikâyeye farklı bir bakış sunar.

Ezel Akay’ın kendine özgü anlatım tarzıyla, film hem eğlenceli hem de düşündürücü bir yapım olarak dikkat çeker.

8.      Ölümlü Dünya (Ali Atay)

Rtyty

Ali Atay’ın yönettiği "Ölümlü Dünya" filmi, kara mizah ve aksiyon öğelerini harmanlayan eğlenceli bir yapımdır. Film, nesillerdir kiralık katillik yapan bir ailenin hikâyesini anlatır.

Mermer ailesi, dışarıdan bakıldığında sıradan bir lokantası işletmektedir. Ancak bu aile, aslında büyük bir suç organizasyonunun parçasıdır. İşledikleri suçları büyük bir ustalıkla gizleyerek hayatlarına devam ederler. Ancak bir gün, yaptıkları bir hata tüm düzenlerini bozup peşlerindeki güçlü bir örgütü harekete geçirir. Aile, bir yandan peşlerindeki düşmanlardan kurtulmaya çalışırken, bir yandan da kendi içlerindeki çatışmalar ve sırlarla yüzleşir. Film, absürt ve komik anlarla dolu çatışmalar, kovalamacalar ve beklenmedik olaylarla seyirciye sürükleyici bir macera yaşatır.

"Ölümlü Dünya", mizah dolu diyalogları, karakterlerin sıra dışı dinamikleri ve Ali Atay’ın özgün yönetmenlik tarzıyla Türk sinemasında dikkat çeken bir kara komedi örneği olarak öne çıkıyor.

9.      Vizontele (Yılmaz Erdoğan)

Dsd

Yılmaz Erdoğan’ın yönettiği ve senaryosunu yazdığı "Vizontele", 1970'li yıllarda bir köyde geçen, komedi ve dram unsurlarını harmanlayan bir filmdir.

Film, televizyonun henüz yeni bir teknoloji olduğu bir dönemde, köylerine ilk kez bir televizyon gelen insanların bu yeniliğe verdikleri tepkileri ve yaşamlarındaki değişiklikleri konu alır. Köy halkı, televizyonun ne olduğunu ve nasıl çalıştığını anlamakta zorlanır. Televizyonun köye gelmesiyle birlikte yaşanan komik olayların odağında ise köyün “deli” lakaplı ama oldukça zeki ve becerikli karakteri Emin (Yılmaz Erdoğan) vardır. Köyde televizyonu kurma ve çalıştırma işi Emin’e düşer, ancak bu süreçte beklenmedik aksilikler ve halkın ilginç tepkileri işin içine girer. Film, sadece teknolojik bir yeniliği değil, köy yaşamındaki insan ilişkilerini, geleneksel yapıyı ve modernleşmenin yarattığı çatışmaları da mizahi ve duygusal bir dille anlatır.

"Vizontele", nostaljik atmosferi, samimi karakterleri ve dokunaklı hikayesiyle Türk sinemasının en sevilen filmleri arasında yer alır.

10.   Babam ve Oğlum (Çağan Irmak)

Th

Çağan Irmak'ın yönettiği Babam ve Oğlum filmi, 2005 yılında vizyona girmiş ve Türk sinemasının en dokunaklı dram filmlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Film, 1980'lerin Türkiye'sinde yaşanan askeri darbenin etkilerini ve bir aile hikâyesini merkezine alır.

Hikâye, babasıyla yıllardır görüşmeyen gazeteci Sadık'ın, küçük oğlu Deniz'i babası Hüseyin Efendi'ye götürmek zorunda kalmasıyla başlar. Sadık, 1980 darbesi sırasında sol görüşleri nedeniyle babasıyla ters düşmüş ve Ege'deki köyünü terk ederek İstanbul'da kendi hayatını kurmuştur. Ancak eşi öldükten sonra, bir hastalık nedeniyle oğlunu bırakacak birine ihtiyaç duyar.

Leonardo DiCaprio ve Martin Scorsese İkilisinden Yeni Film Geliyor! Leonardo DiCaprio ve Martin Scorsese İkilisinden Yeni Film Geliyor!

Sadık, oğlu Deniz'i, yıllardır dargın olduğu babasına emanet etmek için köyüne döner. Üç nesil arasındaki bu zorlu yüzleşme, geçmişte yaşanan travmaların, kırgınlıkların ve pişmanlıkların su yüzüne çıkmasına neden olur. Ancak aynı zamanda aile bağlarının ve sevginin gücünü de gözler önüne serer.

Film, aile ilişkileri, kuşak çatışması ve sevginin iyileştirici gücü gibi temaları işlerken, izleyiciyi hem hüzünlendiren hem de düşündüren sahnelerle doludur. Film, etkileyici senaryosu ve güçlü oyunculuk performanslarıyla Türk sinemasının unutulmaz eserlerinden biri olmuştur.

11.   Tabutta Rövaşata (Derviş Zaim)

Yuıyuı

Derviş Zaim'in 1996 yılında yönettiği Tabutta Rövaşata, Türk sinemasında minimalist ve realist bir yaklaşımla dikkat çeken bir filmdir. Film, İstanbul’un kenar mahallelerinde yaşayan, hayatta kalma mücadelesi veren bir adamın dramatik hikâyesini anlatır.

Mahsun adındaki evsiz bir adam, İstanbul’un kıyısında kendi başına yaşamaya çalışır. Toplumdan dışlanmış, düzenli bir işi ya da ailesi olmayan Mahsun, hayatını sürdürebilmek için küçük çaplı hırsızlıklar yapar. Özellikle otomobil çalma konusunda yeteneklidir. Ancak çaldığı arabaları satmak ya da kötüye kullanmak yerine, sadece ısınmak ya da bir yerden bir yere gitmek için çalar ve ardından geri bırakır.

Derviş Zaim, bu filmde hem mizahi hem de hüzünlü bir dille şehir hayatındaki yabancılaşmayı ve insanın varoluş mücadelesini ele alır. Film, sade anlatımı ve gerçekçi tarzıyla hem ulusal hem de uluslararası alanda büyük ilgi görmüştür.

Tabutta Rövaşata, 1996 yılında Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülü dahil olmak üzere birçok ödül kazanmıştır. Aynı zamanda uluslararası festivallerde de çeşitli ödüllerle onurlandırılmıştır.

Film, Türk sinemasında önemli bir yere sahip olup, Derviş Zaim'in kariyerindeki çıkış noktalarından biri olarak kabul edilir.

 12.   Aaahh Belinda (Atıf Yılmaz)

Ku

Atıf Yılmaz’ın 1986 yapımı Aaahh Belinda filmi, Türk sinemasında fantastik ve dramatik unsurları bir arada işleyen dikkat çekici bir yapımdır. Film, bireyin kendi kimliği ve toplumsal rolleriyle olan çatışmasını, etkileyici bir hikâye üzerinden anlatır.

Serap , modern ve özgür ruhlu bir tiyatro oyuncusudur. Hayatı sanatla iç içe geçmiş, bireysel özgürlüğünü ön planda tutan bir yaşam sürmektedir. Ancak bir gün, bir şampuan markası olan "Belinda" için reklam filminde oynamayı kabul eder. Reklamda, tipik bir ev kadını olan "Naciye" karakterini canlandırması gerekmektedir.

Çekim sırasında, Serap bir anda kendisini gerçek hayatta Naciye olarak bulur. Artık bir tiyatro oyuncusu değil, evli, iki çocuklu ve sıradan bir ev kadınıdır. Serap, bu yeni hayatına adapte olmaya çalışırken, eski kimliğini ve gerçek dünyasını kimseye kanıtlayamaz. İçsel çatışmaları derinleşir ve kendini bu kabustan kurtarmanın yollarını arar.

Film, bireyin toplumsal rollerle olan mücadelesini, modern hayatın dayattığı kalıpları ve kimlik arayışını güçlü bir şekilde işler. Atıf Yılmaz, hem mizahi hem de dramatik bir anlatımla bu sıra dışı hikâyeyi etkileyici bir şekilde sunar.

13.   Eşkıya (Yavuz Turgul)

Başlıksız 5-41

Yavuz Turgul’un 1996 yılında yönettiği Eşkıya, Türk sinemasının en önemli filmlerinden biridir. Film, dostluk, ihanet, intikam ve sevgi temalarını ele alarak hem dramatik hem de destansı bir hikâye sunar.

Baran, 35 yıl önce ihanet sonucu yakalanıp hapse atılan bir eşkıyadır. Hapisten çıktıktan sonra doğup büyüdüğü köyüne geri döner, ancak köyünü tamamen boşalmış ve yıkılmış bir halde bulur. Köydeki insanların, onun en yakın arkadaşı tarafından ihbar edilerek yakalandığını ve arkadaşının, sevgilisi Keje’yi alıp İstanbul’a kaçtığını öğrendiğinde Baran, geçmişin hesaplarını kapatmaya karar verir.

İstanbul’a doğru yola çıkan Baran, burada genç bir adam olan Cumali ile tanışır. Cumali, büyük şehirde zor bir hayat süren, suç dünyasına karışmış biridir. Baran ve Cumali arasında güçlü bir dostluk gelişir. Baran, bir yandan Keje’yi bulmaya ve geçmişin ihanetinin intikamını almaya çalışırken, bir yandan da Cumali’ye doğru yolu göstermeye çalışır.

Film, İstanbul’un kaotik atmosferinde, Baran’ın adalet ve sevgi arayışını destansı bir dille anlatır. Baran’ın Keje’ye olan sevgisi, intikam duygusunun ötesinde insani bir derinlik taşır ve izleyiciyi derinden etkiler.

14.   Anayurt Oteli (Ömer Kavur)

Öl

Ömer Kavur’un yönettiği Anayurt Oteli (1987), Yusuf Atılgan’ın aynı adlı romanından uyarlanmış bir Türk filmidir. Film, taşrada bir otel işleten Zebercet adlı yalnız ve içine kapanık bir adamın hikâyesini anlatır.

Zebercet, ailesinden miras kalan Anayurt Oteli’ni işleten, sıradan bir yaşam süren bir karakterdir. Ancak otelde bir gece konaklayan, adını bile bilmediğimiz bir kadın, Zebercet’in rutin hayatını altüst eder. Kadının bir hafta sonra geri döneceğini söyleyerek ayrılması, Zebercet’in ona takıntılı bir şekilde bağlanmasına yol açar. Bu bekleyiş, Zebercet’in iç dünyasındaki yalnızlık, arzular ve psikolojik gerilimle birleşerek giderek karanlık bir hale bürünür.

Film, yalnızlık, yabancılaşma, baskılanmış duygular ve bireyin toplumla olan çatışmasını işler. Minimalist bir sinema dili ve melankolik atmosferiyle dikkat çeker. Zebercet rolündeki Macit Koper’in performansı, filmin başarısında önemli bir yer tutar. Anayurt Oteli, Türk sinemasında psikolojik dram türünün en önemli yapıtlarından biri olarak kabul edilir.

15.   Susuz Yaz (Metin Erksan)

Lıftye

Metin Erksan’ın yönettiği Susuz Yaz (1963), Necati Cumalı’nın aynı adlı hikâyesinden uyarlanan, Türk sinemasının başyapıtlarından biridir. Film, bir Ege köyünde geçen, suya sahip olma mücadelesi üzerinden ahlaki, toplumsal ve sınıfsal çatışmaları işler.

Hikâye, köydeki bir tarlada çalışan ve su kaynaklarını kontrol eden iki kardeş, Osman ve Hasan, etrafında şekillenir. Osman, hırslı ve açgözlü bir karakterdir; tarlalardaki suyun köylülerle paylaşılmasını istemez ve kaynağın yalnızca kendi çıkarları için kullanılmasında ısrar eder. Hasan ise daha dürüst ve vicdan sahibidir. Osman’ın suyu köylülere vermemesi ve bu konuda baskıcı tavırları, köyde büyük bir huzursuzluğa yol açar.

Osman’ın çıkarcılığı sadece su kaynaklarıyla sınırlı kalmaz. Kardeşi Hasan’ın eşi Bahar’a karşı da saplantılı bir arzu beslemeye başlar. Osman’ın hem köylülerle hem de ailesiyle yaşadığı çatışmalar, olayların trajik bir şekilde tırmanmasına neden olur.

Film, Türkiye’nin kırsal bölgelerindeki feodal ilişkileri, suyun bir güç ve egemenlik aracı olarak kullanılışını ve ahlaki yozlaşmayı güçlü bir şekilde ele alır. Susuz Yaz, 1964 yılında Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü kazanarak uluslararası alanda da büyük bir başarı elde etmiştir.

16.   Vesikalı Yarim (Lütfi Akad)

Kuyfkl

Lütfi Akad’ın yönettiği Vesikalı Yarim (1968), Sait Faik Abasıyanık’ın "Menekşeli Vadi" adlı öyküsünden uyarlanmış, Türk sinemasının en etkileyici melodramlarından biridir.

Film, bir manav olan Halil ile gece kulübünde çalışan Sabiha arasında geçen imkânsız bir aşkı konu alır. Halil, sıradan bir yaşam süren, ailesine bağlı bir adamdır. Bir gün, arkadaşlarıyla gittiği pavyonda Sabiha ile tanışır ve ona âşık olur. Sabiha, hayatı boyunca birçok zorluk yaşamış, kırılgan ama güçlü bir kadındır. İkili arasında kısa sürede tutkulu bir ilişki başlar. Ancak Halil’in ailevi sorumlulukları ve toplumun dayattığı normlar, bu aşkın önündeki en büyük engellerden biri olur. Halil’in evli olduğunu öğrenen Sabiha, onun ailesini ve hayatını korumak için büyük bir fedakârlık yapmaya karar verir. Film, hem Halil’in hem de Sabiha’nın yaşadığı içsel çatışmaları ve aşkın toplum kurallarıyla çatışmasını derinlemesine işler.

Vesikalı Yarim, Lütfi Akad’ın ustalıkla işlediği minimalist anlatımı ve Türkan Şoray ile İzzet Günay’ın güçlü performanslarıyla, Türk sinemasında aşk temalı filmler arasında özel bir yer edinmiştir.

17.   Arabesk (Ertem Eğilmez)

Asd-2

Ertem Eğilmez’in yönettiği Arabesk (1989), Arabeskin yükseldiği dönemde, arabesk filmlerinin klişe unsurlarını mizahi bir şekilde ele alan, parodi türünde bir filmdir. Film, imkânsız bir aşk hikâyesini absürt ve komik bir şekilde işleyerek Türk sinemasında eşsiz bir yere sahip olmuştur.

Hikâye, köyde başlayıp İstanbul’a uzanan, birbirine delicesine âşık olan Şener ve Müjde’nin trajikomik aşkını anlatır. İkili, sürekli çeşitli talihsizlikler, entrikalar ve yanlış anlaşılmalar nedeniyle bir türlü kavuşamaz. Şener’in büyük hayalleri, Müjde’nin ona duyduğu saf sevgi ve bu aşkın önüne çıkan engeller, Yeşilçam filmlerine özgü abartılı duygusal motiflerle işlenir.

Film boyunca, intikam hırsıyla dolu kötü adamlar, aile dramları, fakirlikten zenginliğe geçiş gibi Yeşilçam’a özgü klişeler bolca yer alır. Ancak bu temalar, parodi unsurlarıyla abartılarak komik bir şekilde sunulur. Diyaloglar ve sahnelerdeki absürt detaylar, filmin güldürü unsurunu güçlendirir.

Arabesk, hem Yeşilçam sinemasını tiye alan hem de bu sinemaya saygı duruşunda bulunan bir yapım olarak kabul edilir.

18.   Zübük (Kartal Tibet)

Yy

Kartal Tibet’in yönettiği Zübük, Aziz Nesin’in aynı adlı romanından uyarlanmış, Türk siyasetindeki yozlaşmayı ve toplumsal iki yüzlülüğü hicveden bir komedi filmidir. Başrolde Kemal Sunal’ın canlandırdığı İbrahim Zübükzade, Türk sinemasında unutulmaz karakterlerden biri olmuştur.

Hikâye, İbrahim Zübükzade adında, çıkarcı, yalancı ve her fırsatı kendi lehine çevirmeye çalışan bir politikacının yükseliş ve düşüş hikâyesini anlatır. Zübükzade, küçük bir kasabada halkın güvenini kazanıp onları kandırarak politikaya atılır. Sahte vaatlerle, yalanlarla ve hilekârlıkla yükselirken, çevresindekilerin hayatını sömürmekten çekinmez. Ancak bir süre sonra bu sahte düzeni çökmeye başlar.

Film, Zübükzade’nin trajikomik maceraları üzerinden siyaset dünyasındaki riyakârlığı, toplumun kolayca manipüle edilişini ve bireylerin ahlaki zaaflarını gözler önüne serer. Aziz Nesin’in keskin mizahını başarıyla yansıtan film, Kemal Sunal’ın güçlü performansıyla hem güldürüp hem de düşündürür.

Zübük, politik hiciv türünün en iyi örneklerinden biri olarak kabul edilir ve Türkiye’nin toplumsal yapısına dair yaptığı eleştirilerle güncelliğini korur.

Kaynak: Haber Merkezi